MÜZİKritik /Ağustos 2011
ELEŞTİREL VE TOPLUMSAL MÜZİK YAZILARI
Müzik İçeri; Gürültü Dışarı…
…”Ti”ye mi alındık?!.
…Yazılarıma aşina olan dostlar; “yazı yolculuğum”un önemli bölümünde, doğrudan ya da dolaylı olarak, müzik aracılığıyla kültür emperyalizmi içeriğinin yer aldığını bilirler. Bu yönde ele aldığım temel konu başlıkları; halen kullanılmakta olan OKUL ZİLLERİ, CENAZE MARŞI, DOĞUM GÜNÜ EZGİSİ, DÜĞÜN EZGİSİ gibi müzik eserlerinin yanısıra, bu eserler bağlamında, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait seçeneklerin de oluşturulup geliştirilmeyişini vurgulamaktadır… İstiklâl Marşı’nın ezgisi nin, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları’nın genel müzik eğitimi düzeyine uygun olmayışı ve o ezginin kabul edilişine dair aydınlatılmamakta ısrar edilen ( her nedense?!? ) karanlık hususlar ; ülkemizde en çok seslendirilen eser ( doğal olarak ) diyebileceğimiz EZAN’ın lâyık olduğu kalitede seslendirilmesi için / yönünde ( müezzinlere ses ve genel müzik eğitimi verilmesi; vakte uygun makamda seslendirme; ses tesisatlarının kamu huzurunu ve ruh sağlığını BOZMAYACAK kalitede olması vb… ) gereken özenin, İLGİLİ VE SORUMLU KİŞİ VE KURUMLARCA bir türlü GÖSTERİLMEMESİ ( her nedense?!? ) gibi olumsuzluklar da eklenince, Türkiye Cumhuriyeti’nin “GÜRÜLTÜ TOPLUMU”ndan “MÜZİK TOPLUMU”na dönüşebilmesi umudu ve hayalini taşımak giderek zorlaşmaktadır… Avrupa’da, akıl hastalarının yakıldığı süreçte; akıl hastalarını dahi müzik ile tedavi edebilecek duyarlılık ve kalite düzeyindeki bir milletin torunlarının bugün, çeşitli GÜRÜLTÜLER aracılığıyla getirildiği “RUH SAĞLIĞININ TOPLUMSAL OLARAK YİTİRİLMESİ” noktası, gerçekten hüzün vericidir… Öncelikle ve objektif biçimde; Cumhuriyet Tarihi süresince kimlerin hangi değerleri gürültüye getirdiklerinin tesbit edilmesi gerekmektedir; çünkü, BİLGİ GÜÇTÜR…
Sultanahmet Dergisi’nde yer alan bir röportajdan alıntı… ( 1 )
( 2 )
…Bu “uzunca giriş”in ardından; bu yazıda yer alacak olan asıl konuya gelmek istiyorum. 31 Temmuz 2011 Pazar gününü 1 Ağustos Pazartesi gününe bağlayan gece; facebook profilimde, Saygıdeğer Dost, Sayın Şencan ÇAĞDAŞ’ın önemli ve hiç beklemediğim bir sorusu ile karşılaştım. Özetle ve yaklaşık olarak; ülkemizdeki resmi törenlerde, İstiklâl Marşı’ndan önce trompet ile çalınan ( ya da banttan dinletilen ) ezginin kökenini sormakta idi kendisi. Soru karşısında; daha doğrusu bugüne kadar bu ezginin kökenini araştırmak konusundaki şahsi ihmalkârlığım nedeniyle dehşete kapılmadım desem yalan olur ve hemen ardından, böylesine “yaşamsal” önemde bir konuya dikkat çektiği ve bu konuda şahsımdan bilgi istediği için de ayrı bir saygı ve gurur duydum açıkçası… Önce söz konusu ezginin notasını görelim dilerseniz:
( 3 )
( Sözün burasında, büyükçe bir parantez açarak; yazım kapsamında paylaşmış olduğum bu basit notayı çok az kişinin deşifre edebileceğini bilmenin de, “müzik toplumuna olabilmemiz” ideali bağlamında çok acı bir gerçek olduğunu, altını çizerek ifade etmek isterim. Çünkü; günümüz dünyasında, gerçekten uygar ve “Dünya Politikaları”na yön veren ülkelerde, toplumlarda insanlar gazete okurcasına rahatlıkla nota okuyabilmektedirler. Nota okumak, yetenek falan gerektirmemektedir. İçinde bulunduğumuz ortamda ise; resmi müzik okullarını bitirmesine karşın nota okuyamayanlar dahi bulunmaktadır ne yazık ki… ) Sayın ÇAĞDAŞ’ın sorusu karşısında; önce, bugüne kadar bu konu hakkında düşün (dürül) memiş olmama şaşırdım ve hemen ardından konuyu, internet ortamında araştırmaya başladım. Aradığım yanıt; Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI’nın bir makalesi ile karşıma çıktı. Söz konusu; çok uzun olmayan makaleyi de bu yazıda paylaşmak isterim ( 4 ):
Tİ SESİ NEREDEN GELİYOR?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
mustafa[email protected]
Yazının başlığını biraz uzatalım; “Türkiye’de Resmi Törenlerde İstiklal Marşı’nda önce yapılan Saygı Duruşu’nda çalınan Ti Sesi, ya da müzik parçası nereden geliyor?”
Bildiğiniz gibi Türkiye’de Resmi Törenlerde İstiklal Marşı’nda önce, genellikle Atatürk, şehitler ve sonsuzluğa göç eden büyüklerimiz için bir saygı duruşu yapılır. Saygı duruşu sırasında 30 saniye kadar süren Ti Sesi çalınır ve arkasından İstiklal Marşı söylenir.
Tİ SESİNİN KÖKENİ NE?
Ti Sesi’nin kökenini merek ettiniz mi bilemem. Ben merek ettim. Merakımı, bir önceki Amerika Birleşik Devletleri(ABD) Başkanı Buş’un Türkiye’ye geldiği zaman söylediği söz artırdı. Buş, İstiklal Marşı’ndan önceki saygı duruşunda Ti Sesi’ni duyunca çok memnun olmuş, kültürümüz buraya kadar gelmiş demiş.
Konuyu biraz araştırdım. Anılan Ti sesi’nin önce,1953 yılı ABD yapımı “From Here To Eternity” adlı ve Türkçe’ye “İnsanlar Yaşadıkça” olarak çevrilen filimdeki müzik parçalarından biri olan “Military Taps” olduğunu öğrendim. Müziğin bestekarı ise Daniel Butterfield.
İlk başlangıçta, Ti Sesi’nin “İnsanlar Yaşadıkça” filminden alındığı sanılabilir. Ancak, araştırmayı biraz derinleştirdikçe, müziğin bestekarı Daniel Butterfield (1831-1901)’in Amerikan İç Savaşı’nda generalliğe kadar yükselmiş bir iş adamı olduğu ortaya çıkıyor. Bu müziğin de, iç savaş sırasında savaşın yıkımlarına karşı yakılmış bir ağıt olduğu söylenebilir.
Tİ SESİ, TÜRKİYE’YE NE ZAMAN, NASIL VE NEDEN GİRDİ?
Şimdi sorulması gereken sorular var. Birincisi şu; Ti Sesi, Türkiye’ye ne zaman, nasıl girdi? Ben açık bir cevap bulamadım. Müzik tarihçileri ve konunun uzmanları elbette bilir. Ancak olasılıkla Türkiye’ye Kore Savaşı ile girdiği düşünülebilir. Bu yıllar, o zaman ki kimi büyüklerimizin deyişiyle “Küçük Amerika Olacağız” denilen yıllara denk geliyor.
İkincisi şu; İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Marşı’dır. Bir başka deyişle, Türk Milleti’nin emperyalizme karşı duruşunu ve direnişini, onuru ve bağımsızlık isteğinin bir ifadesidir. Durum böyleyken hangi gerekçeyle, Amerikan İç Savaşı sırasında bestelenmiş bu müzik parçası Saygı Duruşu’na eklenmiştir? Hemen belirtelim, Amerikan İç Savaşı, köle ticareti ve sömürüsüne dayalı olarak yapılan tarım ekonomisinin egemen olduğu Amerika’nın güney eyaletleri ile serbest ucuz işgücüne gereksinme duyulan sanayiye sahip kuzey eyaletlerinin çıkar çatışmasının bir sonucu idi. Bu nedenle, Amerika için önemli olan bu müziğin, Türkiye için neyi ifade ettiğini İstiklal Marşı’ndan önceki Saygı Duruşu’na Ti Sesi’ni ekleyenler açıklamalıdırlar diye düşünüyorum.
Yapılması gereken ilk iş, Ti Sesi’ni Saygı Duruşu’ndan derhal çıkartılması ve Türk Bestekarları’nca bir müzik yaptırılmasıdır. Sanırım bu konu üzerinde durmuş ve duracak müzik bilimcilerimiz vardır. Ancak konu, yalnız müzik bilimcilerini değil, BÜTÜN YURTSEVERLERİ İLGİLENDİRİYOR kanısındayım.
Sayın Mustafa KAYMAKÇI Hocamız; Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü öğretim üyesi bir bilim insanı… Kanımca; işin trajikomik yönlerinden biri de, böylesine önemli ve çoktan incelenip ( özellikle de müzikoloji bölümleri tarafından… ) sonuçlarının hiç olmazsa akademik müzik eğitimi kamuoyu ile gereğince paylaşılmış olması gereken bir konuda, en belirgin makalenin bir zootekni profesörü tarafından yazılmış ve yayılmış bulunmasıdır. Ki; alanla ilgili en önemli veritabanlarından biri olarak görebileceğimiz www.musikidergisi.net ‘te de, konuyla ilgili olarak bu makale yer almaktadır. Duruma ironik bir bakışla yaklaşmak istersek; Sayın Mustafa Hocamızın çaışma alanlarından birinin “koyun ve keçi ıslahı” oluşunu, acı bir tebessümle dikkate alabiliriz belki…
İlerleyen günlerde; bu konu hakkında görüşmem gereken kişi ve kurumlar ile görüşeceğim ve bu durumun mantıklı ( olabildiğince… ) bir açıklaması olup olmadığını, gelecekteki yazılarımda paylaşmak üzere araştıracağım elbette. Bu makaleden hareket ile; şu an görünen resme bakacak olursak ( …ki cesaretle bakabilmeliyiz kanımca… ); “müzik aracılığıyla kültür emperyalizmi”nin ancak bu kadar etkin biçimde uygulanabileceğini görmekteyiz ne yazık ki… Bu makalede vurgulanan hususlardan hareket ile, bilimsel anlamda müzik ile uğraşan her “TÜRK VATANDAŞI”nın; savaşları dahi kan dökmeden kazanma odaklı olarak MEHTER gibi “asil” bir oluşum gerçekleştirmiş ve bununla tüm Dünya’yı titretmiş, etkisi altına almış ( GÖREBİLEN, GÖRMEYE NİYET EDEBİLEN VE ALGILAYABİLENLER için, söz konusu etkiler, halen, HİÇ EKSİLMEDEN sürmektedir !.. ) ATA’larının aziz hatırası önünde en azından UTANMAYI AKLINDAN GEÇİRMELERİ gerekmektedir kanımca… Bu konuda; BİLİRKİŞİLİK BAĞLAMINDA en büyük sorumluluğun, UYARILMASI GEREKEN KİŞİ VE KURUMLARI UYARMA GÖREVİNİN, bir ziraat fakültesi akademisyeninden önce, vatansever “bando subay ve astsubayları”na, “müzik okullarının üst düzey akademisyenleri”ne ait olduğunu düşünmekteyim… Sanatçı Erol BÜYÜKBURÇ’un, “BİZLER OSMANLI ÇINARI ÜSTÜNDE AÇAN ATATÜRK ÇİÇEKLERİYİZ” yaklaşımından da hareket ile, şunu asla unutmamalıyız: DÜNYANIN EN ZENGİN MÜZİK KÜLTÜRÜ MİRASLARINDAN BİRİNE SAHİP TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin; YABANCI KÜLTÜRLERİN VE ONLARIN İÇİMİZDEKİ / ARAMIZDAKİ SİNSİ YARDAKÇILARININ “ÇAKMA” KÜLTÜREL VERİMLERİNE / DAYATMALARINA HİÇBİR ZAMAN İHTİYACI OLMAMIŞTIR VE OLMAYACAKTIR… BİRİLERİ, BİRTAKIM SİNSİ TEZGÂHLAR İLE KÜLTÜR EMPERYALİZMİ PLANLARINI, BUGÜNLERE KADAR BİR ŞEKİLDE UYGULAYABİLMİŞ OLABİLİRLER… BUGÜNE KADAR UYGULAYABİLMİŞ OLMALARI, BUNDAN SONRA DA RAHATÇA UYGULAYABİLECEKLERİ; İSTEDİKLERİ GİBİ AT OYNATABİLECEKLERİ ANLAMINA GELMEZ… BU TOPRAKTA İNSAN SICAĞI VARDIR; BU TOPRAK VE İNSANI, MİSAFİRPERVERDİR. ANCAK; BU TOPRAĞIN YÜREKLİ, MERT ÇİLEKEŞ İNSANLARI, BU TOPRAĞA, BU TOPRAĞIN KÜLTÜRÜNE GÖZ DİKENLERİ DE, HER SEFERİNDE TEREDDÜT ETMEDEN ( üzülerek de olsa… ) BU TOPRAĞA GÖMMÜŞTÜR…
Yaşam kalitesi “GÜRÜLTÜ”ye getirilmiş / getirilmekte olan kişi ve insan topluluklarının; bir süre için “kafalarının karışması” ve bu kafa karışıklığından kaynaklanan “olmayacak” hatalar yapmalarından doğal bir şey de olamaz… Ancak, SU YOLUNU BULUR; GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ gibi özlü sözler de bu toprağa aittir.
Yıllar önce; bu toprağın önemli ve çok sayılan, sevilen müzik eğitimi profesörlerinden birisi, “TÜRK ÇOCUKLARININ KAFASINDAN KOMA SESLERİ SİLECEĞİZ” dediğinde ( … Ki; KOMA, “TÜRK MÜZİĞİ”nin “ÖZ”ünü teşkil etmektedir. Bu, “BİR İNSANI KARAKTERSİZLEŞTİRECEĞİZ” gibi çarpık bir düşüncedir… ); eşimin, kendisine “PEKİ; GENLERİNDEN NASIL SİLMEYİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ???” dediğini gururla ve de hüzünle anımsıyorum… Gururla anımsıyorum; çünkü, verilmesi gereken yanıt, vermesi gereken ( BU TOPRAĞIN GERÇEK DEĞERLERİNDEN OLAN… )bir kişi tarafından, tereddütsüzce, anında ve bir “tokat” gibi verilmiştir. Hüzünle anımsıyorum; çünkü, bu tokadı yiyen kişi ( ve onun gibi bazı beyni yıkanmış “ÖNCE TİCARET SONRA EĞİTİM” çizgisinde yaşayan akademisyenler??? ), onlarca / yüzlerce “özüne yabancılaşmış / yabancı hayranı / aşağılık kompleksli” müzik eğitimcileri yetiştirmiştir… Her konuda; her zaman “İFRAT ve TEFRİT”ten kaçınmak gerektiğini kabul etmekle birlikte; ÖZDEĞERLER, VATANIN BİRLİK VE BÜTÜNLÜĞÜ gibi başlıklar sözkonusu olduğunda HER AYRINTININ ÖNEM TAŞIDIĞINA ve “ACIMA KÜLTÜRÜ”ne ASLA YENİK DÜŞÜLMEMESİ GEREKTİĞİNE inanmaktayım kendi adıma…
Biraz gergin bir yazı olduğunun farkındayım; ancak, aniden karşılaştığım bu durumu sıcağı sıcağına köşemde paylaşmanın verdiği bir gerginlik olarak görüyor; heyecanımdan kaynaklanan bir “sürç-i lisan” etti isem de “affola” diyorum…
“TÜRK MÜZİK KÜLTÜRÜ” başta olmak üzere, tüm MİLLİ-MANEVİ-AHLÂKİ değerlerimizin sonsuza dek yaşatılması yönünde, çok daha güçlü ve güven dolu olabileceğimiz günlere; ÖNCE EĞİTİM-SONRA TİCARET yaklaşımının güçlü biçimde hayat bulacağı aydınlık günlere; sağlık ( özellikle ve öncelikle ruh sağlığı… ), huzur, barış içinde hep birlikte / en kısa sürede erişebilmek; bir sonraki yazıda buluşabilmek dileği ve umuduyla; notalar dolusu saygı, sevgi ve selâmlar…
( 1 ) ve ( 2 ) Sultanahmet Dergisi ( www.sultanahmetmagazin.com ), Haziran 2009, Sayı: 46, İstanbul, s. 6
( 3 ) http://www.dersimizmuzik.net/showthread.php?p=70711
( 4 ) Makalenin yer aldığı internet siteleri ( “google” arama motorunda “ti sesi nereden geliyor” sorusu yazıldığı takdirde, aşağıdaki sitelerde yer alan makaleye erişilebilmekte ) :
- musikidergisi.net
- http://www.olay07.com
- http://www.dagarcikturkiye.com
- http://orajpoyraz.blogspot.com
- https://www.facebook.com/note.php?note_id=222483434448370&comments