POPÜLER MÜZİK VE TOPLUMSAL YAŞAM KALİTESİ*
Alp ÖZEREN
*II. Ulusal İletişim Öğrencileri Sempozyumu Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi 17-18 Kasım 2005, Eskişehir.
AMAÇ
Günümüz toplumsal yaşamında oldukça geniş yer tutan, popüler kültürün de en önemli unsurlarından biri olan popüler müzik; tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de müzik endüstrisinin en önemli kaynaklarından biri konumuna gelmiştir. Bildiri aracılığıyla, popüler müziğin topluma; toplumun popüler müziğe olumlu- olumsuz etkilerinin incelenmesi amaçlanmaktadır.
YÖNTEM
Bildiri yazarının; halk eğitim merkezi ve ilköğretim müzik öğretmenliği, konservatuar öğretim görevliliği, Türk Müziği ve Halkla İlişkiler – Tanıtım doktora öğrenciliğine dayalı disiplinler arası etkileşim; ayrıca ITÜ tarafından onaylanmış bulunan “Müzik ve Halkla İlişkiler” kapsamlı projesi bildirinin esasını teşkil edecek olup; kitap, gazete, dergi tarama yoluyla elde edilen veriler de bildiri aracılığıyla sunulacaktır.
SONUÇ
Popüler müzik olgusu iyi analiz edilirse; müzik endüstrisi, toplumsal yaşam gibi boyutlarıyla objektif biçimde değerlendirilebilirse; özellikle dünyanın en genç nüfuslarından birine sahip olan ülkemizde yetişmekte olan yaklaşık 30 milyon çocuk ve gencin, Atatürk’ün öngörüleri doğrultusunda ülkemiz geleceğinin gönül rahatlığıyla emanet edilebileceği kalitede bir yaşam biçimine sahip olmaları yönünde kayda değer bir katkı sağlanmış olacaktır.
Anahtar Sözcükler
Müzik ve Halkla İlişkiler, Müzik Endüstrisi, Toplumsal Yaşam Kalitesi
İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Doktora Öğrencisi, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Müzik Öğretmeni
GİRİŞ
Popüler kelimesi; herkes tarafından bilinen, tanınan, sevilen anlamında kullanılmaktadır. Avrupa’da ve Amerika’da pop müzik terimi bu anlam altında kendisini bulmuş ve gerçek anlamında kullanılarak geleneksel müziklerden, çalgıları ve seslendirmedeki farklılığı ile belirlenmiş kalıplara oturmuştur.
Popüler kelimesinin kökü pop ise de son yarım yüzyılda bu iki kelimenin ortam ve zaman kavramlarıyla farklılıklar oluşturarak ayrıldığı görülür (Yurga, 2002: 1) Batı Müziği tarihinde popüler müzik çeşitlerinin 20. yüzyılda olduğu kadar ağır bastığı bir dönem yaşanmamıştır. Dolayısıyla hem müzikbilim bakımından, hem eğitim bilimi açısından “popüler müzik” gerçekliği önem taşımakta, günümüzün uygar dünyasında müzikolog ve pedagogların yanısıra müzik sosyologları ve müzik
psikologları da bu konuya ciddiyetle eğilmektedir.
Geleneksel müzik; bir halkın birikimini dile getiren gereksinimleri temsil eder; klasik müzik, sanatsal doyumu karşılamayı amaçlar; popüler müzik ise genellikle eğlence gereksinimine yönelir. Gerçekte popüler müzik türünün bütün dönemlerde daha fazla ilgi gördüğü söylenebilir; ancak 20. yüzyılda onun yaygınlığı, radyo, televizyon, plak ve film endüstrisinin kazandırdığı ivmeyle olağanüstü derecede genişlemiştir. İstatistik bilgilere göre günümüzde kaset ve kompakt disk satışında popüler müzik türünün payı %92 dolayındadır. Ayrıca tüketicinin büyük çoğunluğu genç nüfustur. Bu verilerin sergilediği gerçeklik önünde, başta müzikbilimciler olmak üzere bilim ve sanat insanlarının değerlendirme yapabilmek için popüler müzik ile ilgili ayrıntılar üzerinde durması gerekmiştir. Ülkemizde bu alandaki çalışmalar hem sınırlı hem soyut planda kalmış genellikle sosyolojik yaklaşımları içermiştir. Oysa müzikle ilgili sorunlara öncelikle müzikçilerin el atması gereklidir ( Yurga: Arka Kapak )
Popüler müzik kavramını; bireyden tüm insanlığa, bulunduğumuz andan tüm zamanlara kadar genişletebiliriz. Hiç popüler olmayan bir müzik parçası, medya desteğiyle, bir anda tüm dünyanın ilgi odağı haline gelebilir ya da medyanın ilgisini azaltması popüler bir eserin popülaritesini azaltabilir. Asıl tartışmalar; popüler müzik ürünlerinin “yaygınlık”ının yanısıra “saygınlık”ları konusunda yoğunlaşmaktadır ( Saygın olanla olmayanı kim, hangi ölçütlerle belirleyecektir? Böyle bir değerlendirme gerekli midir? vb. ).
Popüler müziğin aktör/aktrislerinin etkisi o denli büyük olmaktadır ki; örneğin 2003 yılında, zamanında Elvis Presley’in saçını saklamayı akıl etmiş olan bir berber servet sahibi olabilmiştir. Buna karşın; Elvis Presley, bir röportajında “Müzik hakkında hiçbir fikrim yok. Zaten buna gerek de yok” (Haz: Atacan, 1995:8 ) diyebilmiştir. Bu ifade, ülkemize uyarlandığında; popüler müziğin en önemli temsilcilerinden birinin sık sık “ Urfa’da Oxford yoktu, okuyamadım “ deyişini çağrıştırmakla birlikte; ikincisinde okumaya, eğitime karşı daha samimi bir özlem ifadesi de dikkat çekmektedir.
Bu çalışma kapsamında; ağırlıklı olarak ülkemiz popüler müziği ele alınacak olup; ayrıca Dünya’da ve Türkiye’de popüler müziğin durumu, bu müziğe çeşitli yaklaşımlar; yaklaşık beşbin yılllık geçmişe sahip bulunan Türk Müzik Kültürü’nün günümüzdeki koşulları ve bu koşullar ile “popüler müzik”in etkileşimine; bu etkileşimin Türkiye ve Dünya’daki “toplumsal yaşam kalitesi”ne etkileri yönünde bulgu, düşünce, görüş ve öneriler sunulmaya çalışılacaktır.
Sağlam Atılan Müzik Temellerinin Olumlu Etkisi
Müzik temelleri sağlam atılabilmiş bir toplumda; yaşam kalitesi de olabildiğince yüksek olacaktır. Yani insanlar sürekli küfürlü konuşmayacak, sokaklar temiz tutulacak, trafik kurallarına uyulacak, “dayak” asgariye inebilecek vb. sonuçlar elde edilebilecektir. Bu durum; “müzik toplumu olabilmek” ( Özeren, 2002b ) şekilnde de ifade edilebilir. Müzik ruhun gıdası olduğuna göre; müzik temelleri sağlam atılamamış bir toplumda da bir tür “ruhsal gıda zehirlenmesi” kaçınılmaz hale gelecektir. Bu konu kapsamında; ülkemizi tüm dünyada, üstelik tam da Atatürk’ün öngördüğü biçimde; yani gelenekten kopmadan geleceğe uzanarak büyük bir başarıyla temsil eden piyanist besteci Fazıl SAY’ın bir yorumunu anımsayabiliriz: “Aslında gelişkin ülkelerde bile düzeysiz pop egemendir. Çünkü heryerde satış başta gelir. Şu farkla ki satış yani {money} dedikleri tavanlara sıçrarken, klasik müzik biraz olsun gözetilir. Bizde ise {soylu duygular}gerçeğinin akla getirilmesi pek görülmüş değildir. Açık konuşalım; bir ülkede her önüne gelene sanatçı denirse sanatsal norm mu kalır?… Sanat ile yığınları hedefleyen eğlence arasında sınır tanınmazsa ve bu ikisi aynı kefeye konarak ünvanlar dağıtılıp arlı ile arsız; hırlı ile hırsız eşitlenmeye kalkılırsa; kültürün de müziğin de köküne kibrit suyu dökülmüş demektir…” ( Say, 1999 )
Popüler Müziğin Ekonomi Politiği ( Storey, 2000: 112 )
Simon Frith’e göre Frankfurt Okulu’nun öncülerinden olan Theodor Adorno’nun yaptığı çalışma hem kitle kültürünün en sistemli ve ciddi analizidir hem de müzik endüstrisinin seri üretim ürünlerini bir zerre olsun değerli ve önemli görenlere karşı en etkili mücadele noktasıdır. Adorno; 1941’de yayımlanan “On Popular Music” adlı önemli makalesinde popüler müzik üzerine üç önemli iddia ileri sürer. İlkin, ona göre, pop müzik standartlaştırılmıştır; diğer bir deyişle en genel özelliklerinden en özel olanlarına genişlemiştir. Eğer duygusal bir pop müzik ürünü başarılı olursa, standartların belirginleşmesi halinde en son noktasına ulaşarak ticari boyutta sömürülüp tüketilir.Ayrıca popüler bir şarkının incelikleri diğer birinin incelikleriyle değiştirilebilir. Her detayın bütünü ifade ettiği nitelikli müziğin ( Beethoven gibi) sistemli yapısının tersine, popüler müziğin yapısı mekaniktir.Çünkü bir şarkıda var olan incelik( detay ), diğer şarkılarda da kullanılıp şarkının asıl yapısına hiç dokunulmuyor. Müzik endüstrisi, bu standartlaştırma işlevini gizleyebilmek için , Adorno’nun “sahte bireyselleştirme” olarak ifade ettiği sürece bağlanır. “Hit” şarkıların satandartlaştırılmasının amacı dinleyicilerin aynılaştırılmasıdır. Bunun için, onlara seçme hakkı tanınmadan dinleyecekleri müzikler, önceden oldukları gibi sunulur gibi yapılır; aslında dayatılır. “Sahte bireyselleştirme” kendi çapında, dinleyiciye şu anda dinledikleri şarkıların onlar adına çoktan dinlenildiğini ya da önceden sindirildiğini unutturmak suretiyle onları aynı çizgide tutar.
Adorno’nun ikinci savı, popüler müziğin pasif dinlemeyi yarattığıdır. Kapitalist sistem altında çalışmak sıkıcı olduğundan işten kaçma ihtiyacını yaratır; ancak bu da sıkıcı olacağı için, gerçek kültür yönünde gerçek bir kaçış için hemen hemen hiç enerji kalmaz. Bunun yerine sığınma yeri olarak pop müzik gibi oluşumların peşinden gidilir. Popüler müziğin tüketimi daima pasif ve sonsuz tekerrür içindedir ve dünyayı da olduğu gibi ele alır. Nitelikli müzik ise hayalgücünün yarattığı zevk ve keyif doğrultusunda yapılır ve dünyayı nasıl olabileceği bağlamında ele alır. Pop müzik ofiste ya da bir fabrika koridorunda, hayat ile, verimsiz, üretkenlikten uzak bir bağlantıdır. İşin verdiği sıkıntı ve gerginlik yüzünden insanlar boş zaman faaliyetleri için çaba sarfetmekten kaçınıyor ve dolayısıyla arzularını doyuracak bir uyarıcıya ihtiyaç duyuyorlar; pop müzik de arzularını doyuruyor. “Onun uyarımları aynı çabayı sarf etmedeki yetersizlik tarafından karşılanır. Bu yeniden sıkıcılık demektir; kaçışı imkansız kılan bir kısırdöngü. Bu da insanların farkında olmadan popüler müziğe kaymalarını sağlar. Müziği tanıma anı ise onu eforsuz hissetme anıdır. Bu ana bağlı olarak birdenbire ortaya çıkan dikkat kendi kendini yokeder ve dinleyiciyi oyalamanın, dalgınlığın dünyasına gönderir.
Popüler müzik bir tür yılgın ( bitkin ) diyalektik içinde işlevini görür. Onu tüketmek için oyalayıcılığın ve dalgınlığın ötesinde bir ortam yaratmak gerekir. Zaten pop müzik dinleyen insanda bu iki durum oluşur.
Adorno’nun üçüncü iddiası ise popüler müziğin sosyal bir çimento (güçlendirici) olduğudur. Pop müziğin sosyo-psikolojik işlevi ise müziğin tüketicilerinin günlük hayatın düzenine fiziksel olarak uyumunu gerçekleştirmektir. Bu uyum kitle davranışının sosyo-psikolojik biçiminin iki türünde kendini gösterir: ritmik olarak itaatli tür ve duygusal tür. Birincisi, tüketicinin kendi sömürü ve baskı( zulüm) ritminin oyalaması doğrultusunda işler. İkincisi ise hayatın asıl koşullarından habersiz, duygusal bir sefalete kapılır.
Müziğin; popüler ya da başka türler aracılığıyla, bireyden yola çıkarak toplumsal yaşamı etkileyecek yönde kulanımına dair örnekler de mevcuttur (Campbell, 2002: 101-103 )
*Gregoryen İlahileri, sessizce çalışmak ve meditasyon yapmak için harika olduğu gibi stresi de azaltabilir.
*Barok müziği, istikrar, düzen, tahmin edilebilirlik, emniyet hisleri yaratır. Çalışma için de zihinsel açıdan uyarıcı bir ortam yaratır.
*Haydn ve Mozart; konsantrasyon, hafıza ve üç boyutlu algıyı geliştirebilir.
*Romantik müzik; sempati, merhamet ve sevgiyi arttırmak için kullanılabilir.
*İzlenimci müzik( Debussy, Ravel ); yaratıcı dürtüleri günışığına çıkarabildiği gibi, bilinçaltınızla iletişime geçmenizi de sağlayabilir.
*Caz, blues gibi anlatımcı dans ve müzik türleri; neşelendirir, ilham verir. Büyük sevinç ve üzüntüleri açığa çıkarır. Espri ve kinayeleri aktarır. İnsanı insan yapan ortak özellikleri doğrular.
*Salsa, rumba gibi Güney Amerika müzikleri, kalp atışlarını, nefes alış-verişi arttırır. Bedeni harekete geçirir. Yatıştırma ve uyandırma gibi etkileri de vardır.
*Big Band, Pop, Country türleri; hisleri ele geçirir ve kişide mutluluk hissi yaratır
*Elvis Presley, Rolling Stones ya da Michael Jackson’un yaptığı türdeki müzikte ise; ruh halimiz, enerjik bir şekilde eğlenmeye uygun değilse,bu tür müzik, bedenimize gerilim, stres ve acı verebilir.
*Baskın ritmleri olmayan ortam ya da New Age müzikleri; zaman ve yer algımızı genişletir. Canlılık duygusu yaratır.
*Heavy Metal, Punk, Rap, Hip Hop ve Grunge;sinir sistemini harekete geçirebilirBu da dinamik bir şekilde hareket etmeyi ve kendini ifade etmeyi sağlar. Ayrıca, Yetişkinlere genç kuşağın içsel karmaşalarını ve özgürlük ihtiyacını da gösterebilir.
*Dini müzikler ise; bizi, o anın içine çeker, derin bir huzur ve ruhanilik hissetmemizi sağlar. Acılarımızı unutmaya ve geçirmeye katkı sağlar.
Popüler Müzik ve Etik
Belki de “pop müzik”in popüler müzik kapsamında en çok yer alıyor olması sonucu, çoğunlukla pop müzik ile popüler müzik kavramları birbirine karıştırılmaktadır. Bu konuda ülkemizde yapılan çok çarpıcı bir yanlışlığı örnek olarak verebiliriz. Aşağıda sunulan örnek sayfa; müzik yayıncılığında oldukça iddialı bir kuruluş olan Boyut Yayın Grubu’nun “ Müzikli Dünya Atlası “ isimli 10 ciltlik çalışmasının 10. cildinde yer alan “TÜRKİYE * MÜZİK” sayfasıdır.
Sayfayı inceleyip ardından yorumlayacak olursak;
Resim 1 ( Boyut Yayıncılık, 1998: 390)
Son zamanlarda ülkemizde yazılı ve görsel basının önemle üzerinde durmaya başladığı, Türk Popu adı verilen, aslında net olarak ne olduğunun, hangi çeşit müziklerden bileşmiş olduğunun saptanması gereken, birçok değişik müzik örneklerinin karışımıyla oluşmuş müzik üzerindeki haberler, yorumlar, dedikodular, talk show, forum gibi toplantılı televizyon programları halkımızı bilinçlendirmeden uzaktır ( Yurga, 2002:1 )
Yukarda yer alan ifadeyi de düşündüğümüzde; çok ciddi bir yayın kuruluşunun 10 ciltlik bir kaynağında dahi popüler müzik-pop müzik karmaşasının yer alışını yadırgamamak gerekir. Yine de “TÜRKİYE*MÜZİK” sayfasında yer alan bazı ayrıntıları vurgulamak konumuz açısından yararlı olacaktır.
- Türk Pop Müziği başlığının altında; Sezen Aksu, Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses ve Sibel Can’ın resimleri yer almaktadır. Bu isimlerden yalnızca Sezen Aksu Türk Pop Müziği şarkıcısıdır. Diğer üç isim; popüler müzik şarkıcılarıdır.
- Bildiri başlığı “ Popüler Müzik ve Toplumsal Yaşam Kalitesi” olduğu için, popüler müzik şarkıcısı Sibel Can’ın ciddi bir kaynakta, adı “TÜRKİYE*MÜZİK” olan bir sayfada müzikle ilgisiz biçimde kamçılı bir fotoğrafla yer alması, aslında ülkemizde popüler müzik ve toplumsal yaşam kalitesi yönünde ciddi bir ipucu sunmaktadır.
- Sayfa bir bütün olarak değerlendirildiğinde de garip ve de ironik sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin; Zeki Müren’in de en olmayacak ve aransa bulunamayacak, müzikten başka herşeyi çağrıştıran bir pozu; sayfanın en üstünde yer almakta, Çağdaş Türk Müziği başlığının üstünde durmaktadır. Her ne kadar Zeki Müren; kendi kendisini, müzik kültürü geçmişi beşbin yıl öncesine dayanan ülkemizin “Sanat Güneşi” ilan etmişse de; özellikle son döneminde, popüler müzik alanında da ticari anlamda başarılı popüler çalışmalarda yer almıştır.
- Sayfa etik açıdan “TÜRKİYE*MÜZİK” başlığını kesinlikle yansıtamamaktadır. Bu haliyle bir ansiklopedi sayfasından çok; günlük bir bulvar gazetesinin magazin sayfasını çağrıştırmaktadır. Bu isimde bir sayfada; herşeyden önce, Aşık Veysel de yer almalıydı ve nitelikli müzik temsilcileri de ( Münir Nurettin Selçuk, Cemal Reşit Rey vb. ) sayfanın en altına sıkıştırılmamalıydı. Sosyoloji bölümünde yüksek lisans sınavına hazırlanan bir öğrenci ile konuyu görüşürken; kendisinin bu sayfayı bir “kitsch” olarak yorumladığını anımsıyorum.
- Aslında bu sayfa; az önce aktarılan Fazıl Say’a ait görüşleri de tam anlamıyla doğrular ve destekler
Bir başka örnek resim üzerinde; değerlendirme yapılacak olursa;
Resim 2 ( Star, 04.08.2003 )
Bu resimde yer alan şarkıcılar; Türkiye’de popüler müzik alanında faaliyet göstermektedirler ve POP-SAV isimli vakıf adına; İstanbul Valisi’ne bir ziyarette bulunmaktadırlar. Ziyaretlerinin sebebi de; korsan kaset-CD ye karşı İstanbul İlinin en büyük mülki amirinden destek talep etmektir. Valinin de yer aldığı resim incelendiğinde; ilk göze çarpan, yoldan geçerken yapılmış gelişigüzel bir ziyaret olmamasına karşın özellikle POP-SAV Başkanı ( ki hala devam etmektedir ) konumundaki Hakan Peker’in göğsüne kadar açık gömleği ve madalyonu, Deniz Seki’nin plaj giysisi ve iç çamaşırını andıran giyimi ve buna karşın İstanbul Valisi ile yardımcısının onların karşısındaki duruşu olmaktadır. Bu durum en basit ifade ile bu şarkıcıların görgüsüzlüğü olarak nitelenebilir. “Pop şarkıcıları rahat olur. Valiyi ziyaret ediyorlar diye mutlaka takım elbise mi giymeleri gerekir?” şeklinde bir soruya; “takım elbise değil ama hiç olmazsa kahvehane ya da plaj giysisinden biraz daha derli toplu olması; toplumun yaşam kalitesinde bir lokomotif etkisi yaratabilmek açısından gereklidir” yanıtı verilebilir. Ayrıca kendisi konuklarına bu denli saygılı görüntü veren bir vali; istenen yardım talebini, yoldan geçerken uğramış gibi gelmeyebilecek imkanlara sahipken öyle gelen şarkıcıların bu özensizliğinden sonra ne denli gönüllü destekleyebilecektir. Nitekim bu görüşmenin ardından geçen onca zamana karşın; İstanbul’da Kadıköy vb. başlıca merkezlerde apaçık gerçekleşen korsan CD faaliyeti sonucunda; bugün Türk Müzik Endüstrisi hiç olmadığı derecede büyük bir krizin içindedir. Burada anlatılmak istenen düşünceye dair bir alıntı yapılabilir: …Çağımızın en sevilen kültürel abideleri devlet adamları ya da azizler değil, şarkıcılar ve vokalistlerdir. Rock konserlerine, CD lere, müzik setlerine ve MTV’ye olan düşkünlüğümüzün ötesinde, günlük iletişimimiz ve alışverişimiz büyük ölçüde müzikle ilgili bir modele dayanıyor ( Campbell, 2002 ).
Bu resme dair ifade edilen düşünceler önemsenmediği ve bu gibi resimlerin medya tarafından bilinçaltına yerleştirilişi devam ettiği takdirde; milyonlarca ilköğretim öğrencisinin beyninde “SANATÇI” kavramının ne denli yanlış şekillenebileceği de gerçekleştirdiğim kişisel anket çalışmasının sonuçlarından iki örnek aktarılarak sunulabilir ( Özeren, 2002a ):
Resim 3 Resim 4
Kuşkusuz insanların zihninde ve bilinçaltında yerleşen yanlış sanatçı ve şarkıcı izleniminin ardında sadece şarkıcıların sorumsuz giyim-kuşam, hal ve tavırları değildir. Popüler müzik şarkı sözlerinin de bunda büyük payı vardır. Örnek vermek gerekirse;
Resim 5 … Bazı şarkı sözleri çocukları çok çabuk etkilemekte ve bu etkileşime bağlı olarak manevi ve ahlaki değerler zayıflamaktadır… Toplumsal değer yargılarında ve eğitim programlarında yer almayan, benimsenmeyen argo sözcükler istenmeyen, arzu edilmeyen öğrenmelere yol açarak argoyu bir yaşam biçimi haline getirebilmektedir… Sanatçılar para kazanalım derken, topluma karşı sorumluluklarını unutmamalıdırlar ( GARAM, ? )
Bu konuda; Feyza Hepçilingirler’in görüşlerine de kulak vermek yararlı olacaktır ( Hepçilingirler, 2004: 99 ): … Her şarkıda defalarca yinelenen sözler, her radyoda, her televizyonda defalarca çalınan parçalar öylece esip geçmiş olamaz insanların kulaklarının üzerinden. İlk duyuşta anlamı üzerinde düşünülmese bile, günlerce duyulduktan, dinlendikten sonra, bu parçaların anlamı üzerinde hâlâ ve hiç düşünülmemiş olduğunu varsayamayız. Eğer gençlerimizin, dinlediği, eşliğinde dansettiği, göbek attığı, gerektiğinde birlikte söylediği bu şarkıların sözlerinin ilettiği anlam üzerinde düşünmemiş olabileceklerini varsayarsak bu başka bir incelemenin konusu olmak zorunda. Kimse sürekli duyduğu sözlerin anlamını algılamıyor olamaz. Söze dökülen herşey, gerçeklik kazanır. Bir kavram söylenmediği sürece yok sayılabilir; ama söylendiği anda, artık anlamlar dünyasında kendi yerini açmıştır. Ayrıca şunu da biliyoruz: Herhangi bir söze bir iletinin ( mesaj ) özel olarak yerleştirilmesine gerek yoktur; söylenmiş her söz bir iletidir zaten. Öyleyse şarkı sözleri için de aynı ilke geçerlidir. Pop müzik parçalarının sözleri, aynı zamanda topluma, özellikle de gençlere sunulmuş bir iletidir. Bu iletide neler dendiği de ortada.
Dile getirilen problem sadece Türkiye’nin problemi olmayıp; İngiltere ve Amerika’da dahi aileler çocuklarına birer model teşkil eden pop müzik yıldızlarının çocukları üzerinde “fareli köyün kavalcısı” misali etkisinden endişe duymaktadırlar. Buna dair bir gazete haberine de yer verilebilir:
Resim 6 ( Hürriyet, 02.08.2003 )
Toplumsal Yaşamda, Klasik Müziğin Akıllıca Kullanılışına Dair
Popüler müziğin toplumsal yaşam kalitesi üzerindeki yaşadığımız etkilerine karşın klasik müziğin kullanımına dair bazı örnekler de kıyaslama amaçlı olarak sunulabilir ( Campbell, 2002: 24-25 ):
*Brittanny’deki manastırlarda rahipler, Mozart dinleyen ineklerin daha çok süt verdiğinisöylüyorlar.
*Washington eyaletinde, göçmen bürosu yetkilileri, Kamboçya, Laos ve diğer Asya ülkelerinden gelenlere verdikleri İngilizce derslerinde,Mozart ve Barok müzik dinlettiklerini ve bunun öğrenme hızını arttırdığını bildiriyorlar.
*Nagoya’da bir fırın tarafından özel olarak yapılan Mozart ekmeği, 72 saat boyunca 6 numaralı senfoni dinletilerek pişirilmektedir.
*Baltimore’deki Saint Agnes yoğun bakım hastalarına dinletilen yarım saatlik klasik müziğin, 10 mg sakinleştiriciye eşdeğer olduğu belirtilmekte.
*Kanada’nın Edmonton şehrinde, yaya trafiğini rahatlatmak için şehrin meydanlarında Mozart çalınmaktadır ve sonuç olarak sokaklardaki uyuşturucu alışverişi de azalmıştır.
*Tokyo’daki makarna üreticileri; Vivaldi’nin “dört mevsim”ini dinlerken ürettikleri makarnaları, özel bir pakette satmaktadırlar.
*Japonya’nın kuzeyindeki Ohara bira fabrikası yetkilileri, Mozart müziğinin; birada kalite belirleyen unsur olan maya yoğunluğunu yaklaşık 10 kat arttırdığını vurgulamaktadırlar.
İsmi her ne kadar klasik müzik olsa da günümüz anlayışı ve teknolojisi ile; klasik müzik eserleri de popüler bir formatta sunulabildiğine göre ( bildiri sunumu esnasında bu tarz örnekler sunulacaktır ); öz itibariyle klasik müzikten sağlanan faydaları, belli bir düzeyde de olsa o eserlerin popüler müzik formatıyla da elde etmek mümkün olabilir.
Sonuç ve Öneriler
Değişik alttürleriyle popüler müzik, tüm dünyada yaklaşık %90 lık pazar payına sahip olduğuna göre ve günlük yaşantımızda; toplu taşıma araçları, radyo-tv vb. aracılığıyla her yaş grubundan insanların bilerek ya da bilmeyerek; isteyerek ya da istemeyerek popüler müzik dinlemek zorunda oluşu gözönüne alındığında; bir tür “kriz yönetimi”, “stres yönetimi” yaklaşımıyla popüler müziğin toplum yararına kullanılabilirliği yönünde teoriler geliştirmek ve uygulamak yararlı olacaktır. Önyargılı bir tutumla; popüler müzik tamamen topluma zararlıymışcasına takınılacak tutumlar, popüler müzikten toplum yararına elde edilebilecek olası unsurları da azaltacak ve yok edecektir.
Günümüz teknolojisi ve zihniyetiyle; klasik ve nitelikli müzik eserleri de popüler bir formatla verilebildiğine göre; öncelikle bu konuda kapsamlı bir çalışma yapılmalıdır. Yani bir toplumun belleğinde, toplumsal yaşam kalitesine katkı anlamında mutlaka bulunması gereken müzik parçaları popüler formatta da hazırlanmalı ve yüksek sayıdaki “popüler müzik bağımlısı”na ulaştırılabilmelidir. Nitelikli klasik eserleri popüler formatta dinleyen ortalama dinleyici, eninde sonunda o eserlerin orijinal halini de merak edip dinleyecektir. En cahil ve bilinçsiz kulak ve beyin dahi kaliteli olanla tanıştığında; o kaliteyi bilinçaltında da olsa ayırt edebilmektedir. Yoz ürünleri; kültür emperyalizmine de bilerek ya da bilmeyerek alet olup sunanlar “Ne yapalım halk böyle istiyor” mazeretinin arkasına sığınırken aslında bu tercihi tamamen kendileri organize etmektedirler. Ticaret ve kazanç tüm dünyada kaçınılmaz olup; Fazıl Say’ın vurguladığı gibi ( Say, 2002 ) önemli olan, kaliteli olanın hiç olmazsa hakettiği oranda sunulmasına özen gösterilmesinin gerekliliğidir. Bu noktada, toplumun yaşam kalitesinin artışına katkı sağlayacak popüler müzik üretiminin en temel unsurları olarak; nitelikli, topluma saygılı, etik anlayışa sahip müzik prodüktörleri ve müzik eleştirmenlerine duyulan ihtiyaç akla gelmektedir. Toplumsal müzik zevki ve bilincinin geliştirilmesi de nitelikli müziği ısrarla talep eden kitlelerin oluşturulabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. MÜZİK TEMELLERİ SAĞLAM ATILMAMIŞ BİR TOPLUMDA; TOPLUMSAL ANLAMDA “RUHSAL GIDA ZEHİRLENMESİ” KAÇINILMAZ HALE GELECEKTİR.
Bildirime gösterilen ilgiye; sempozyumda emeği geçen tüm kişi ve kurumlara teşekkür ederim.
KAYNAKÇA
- Campbell, ( 2002 ), Mozart Etkisi. Çev: Feryal Çubukçu. İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık.
- GARAM ( Gaziantep Rehberlik ve Araştırma Merkezi )
- Haz: Atacan, C. ( 1995 ), Dediler ki-Rock Ustalarından Vecizeler.
İstanbul: Stüdyo İmge.
- Hem Ağlıyorlar Hem Sahip Çıkmıyorlar. ( 2003, 04 Ağustos ). Star Gazetesi, s. 4
- Hepçilingirler, ( 2004 ). Her Söz Bir Şey Söyler. İçinde: Ali Karaçalı (Ed.), Popüler Kültür ve Gençlik ( sayfa: 99 ). Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
- İngiliz Öğretmenleri Kylie ile Britney’ye Taktı. ( 2003, 02 Ağustos ). Hürriyet
- Özeren, A. ( 2002a ) . Kişisel anket çalışmaları. İstanbul: SSE İlköğretim Okulu
- Özeren, A. ( 2002b ), Müzik Toplumu Olabilmek. Uluslararası Avrupa’da ve Türk Cumhuriyetleri’nde Müzik Kültürü ve Eğitimi Kongresi, 13-16 Kasım 2002,
- Say, F. ( 1999 ), Uçak Notları. Ankara: Müzik Ansiklopedisi Yayınları
- Storey, ( 2000 ), Popüler Kültür Çalışmaları. Çev.: Koray Karaşahin.
İstanbul: Babil Yayınları.
- Türkiye*Müzik sayfası, Müzikli Dünya Atlası ( 1998 ), 10. Cilt, İstanbul: Boyut Yayıncılık
- Yurga, ( 2002 ), 20. Yüzyılda Türkiye’de Popüler Müzikler. Ankara: Pegema Yayıncılık.