TOPLUMUN SANATSAL GELİŞİMİNDE, MÜZİK ALANINDAKİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ROLÜ VE ÖNEMİ *
Alp Özeren
MÜZED Merkez Yönetim Kurulu Üyesi
[email protected]
* III. Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Kongresi,
Çanakkale Ünv., Aralık 2006, s.669
GİRİŞ
…Çağımızın en sevilen kültürel abideleri devlet adamları ya da azizler değil, şarkıcılar ve vokalistlerdir. Rock konserlerine, CD lere, müzik setlerine ve MTV’ye olan düşkünlüğümüzün ötesinde, günlük iletişimimiz ve alışverişimiz büyük ölçüde müzikle ilgili bir modele dayanıyor ( Campbell, 2002 ).
Gazete haberlerine, radyo-televizyon yayınlarına baktığımızda gerçekten de günlük yaşantımız içinde müzik alanında şöhret olmuş kişilerin sanatsal ürünlerine ve özel yaşantılarına ne kadar çok yer verildiği kolayca görülmektedir. Medya tarafından, bu konuda ticari açıdan oldukça başarılı bir arz-talep dengesi yaratılmış durumdadır. Fazla sanatsal değeri olmayan ürünlerin medya tarafından fazlaca övülmesi ciddi sanat çevreleri tarafından olumsuz yönde eleştirildiğinde; “halk böyle istiyor” klişe yanıtı gelmektedir.
Müzik Ruhun Gıdası ise…
Akıl sağlığı yerinde olan bir kişi ya da toplumun, taze meyve ya da herhangi bir gıda ürünü dururken bayat, çürük ya da bozuk olanı bile bile istemeyeceği çok açıktır. “MÜZİK RUHUN GIDASIDIR” yaklaşımıyla yola çıkacak olursak; medya, müzik alanındaki sanatsal ürünlere yönelik övgüsünü ve desteğini sanatsal içeriği zayıf ticari ürünlere yönelik desteğinden geri planda tuttukça toplum yararına olmayan bir tür illüzyon yaratmakta ve gerçek sanat ürünleri ticari yönü ağır basan ürünlerin gölgesinde kalabilmektedir. Bu durum; “topluma zarar verme amaçlı” bir kasıt taşımasa da “kasta varan bir ihmal” içermektedir. Kötü niyet taşımasa da bu gibi ihmallerin neden olabileceği olumsuzluklara bir örnek vermek gerekirse; (Kütahyalı, 2004)”…Okul yöneticilerinin müzik eğitimine yönelik yaklaşımları da zaman zaman acı dolu bir güldürü düzeyine gelebilmektedir. Bir ilçede görüştüğüm genç müzik öğretmeninin yakınması düşündürücüdür. Derse girmek üzere olan müzik öğretmenimizi müdür çağırır ve şöyle der: Nasıl olsa senin dersin müzik. Sınıfından 3-4 tane güçlü öğrenciyi bizim eve gönder de aldığım odunları taşısınlar… “
Boşvermemek Konusunda…
Sivil toplum kuruluşlarının gereği ve önemini vurgulamak açısından bir fıkra anlatılabilir ( Almelek, 2004 ):
Öykümüz; herkes, birisi, herhangi biri ve hiç kimse adlı dört kişi hakkında. Yapılması gereken bir iş vardı ve herkes birisnin bu işi yapacağından çok emindi. Gerçi bu işi herhangi biri de rahatça yapabilirdi ama hiç kimse yapmadı. Birisi bu işe çok kızdı, çünkü iş herkesi ilgilendiren bir işti. Herkes, herhangi birinin bu işi yapabileceğini düşünüyordum ama hiç kimse herkesin yapabileceği bu işin yapılmadığının farkında değildi. Sonunda herkesin yapabileceği bir iş hiç kimse tarafından yapılmadığı için herkes birbirini suçladı.
Müzik alanındaki sivil toplum kuruluşları içerik ve sayısal olarak güçlendikleri takdirde toplumun müzikal potansiyeli de buna paralel olarak gelişebilecektir. Aksi takdirde, yani müzik ve genel anlamda “sanat” alanında bir başıboşluk söz konusu olursa; yetişmekte olan milyonlarca çocuğun zihninde de “müzik”, “sanat” gibi önemli kavramlar yanlış şekillenebilecek; bu yanlış şekillenme de toplumsal yaşam kalitesini olumsuz noktalara sürükleyebilecektir. Somut örnekler vermek gerekirse; 2003 yılında bir ilköğretim okulunda öğrencilere yöneltilen “ Sanatçı Kime Denir?” sorusuna verilen yanıtlar gibi düşündürücü hatta endişe verici sonuçlara ulaşılabilecektir. Aşağıdaki iki örnek yanıt, ilköğretim dördüncü sınıf öğrencileri tarafından verilmiştir ( Özeren, 2002 )
Resim 1 Resim 2
Gelişigüzel yapılan bir anket çalışmasında alınan bu iki sonuç, bu gibi onlarca yanıt arasından seçilmiş yalnızca iki tanesidir. Çocuklarımızın zihninde; “sanatçı” kavramı şekillenirken; ressam, mimar, heykeltıraş vb. meslek gruplarına yer olmadığını da bize göstermektedir. Tıpkı “spor” denince akla, ağırlıklı olarak futbolun gelişi gibi; medyanın yanlış yönlendirmelerinin sonucu olarak, sanatçı denince de şarkıcılar akla gelmeye başlamıştır. Bu noktada; Atatürk’ün sanatçı kavramına yönelik yaklaşımını anımsamakta yarar vardır:
“Sanatçı; toplumda, uzun çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır.1937” Yaşadığımız günlerde sanat ve sanatçıya bakış açısından öyle büyük bir yozlaşma
yaşanmaktadır ki; özellikle de “televole kültürü”nün etkisiyle, Atatürk’ün “Efendiler( hanımefendiler, beyefendiler… ); herşey olabilirsiniz ancak sanatçı olamazsınız …” dediği günlerden Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın büyük bir günlük gazetede “Herkes Sanatçılar gibi zinaya hazır değil…”( Muhtar ve Pamir, 2004 ) dediği günlere gelinmiştir:
Resim 3 ( Sabah Gazetesi , 05.09.2004 )
Örnek resimlerde de açıkça görülebildiği gibi; ülkemizde, toplumun “Sanat” ve “Sanatçı” kavramları konusunda bilinçlendirilebilmesi yönünde ( Radyo, televizyon, gazete vb. tüm organlarıyla… ) medya ciddi bir zaafiyet içindedir.
Ülkemizde SivilToplum Kuruluşları ve “Müzik”
Bu konuda; öncelikle STK Rehberi bünyesinde yer alan bazı istatistikleri aktarmak yararlı olacaktır ( www.stkrehberi.org ). 1996 yılında yayınlanan Sivil Toplum Kuruluşları rehberinin konu dizinine bakıldığında müzik alanındaki kuruluşlar şöyle sıralanmaktadır:
Resim 4 STK Rehberi ( 1996 )
STK Rehberi’nin güncel istatistikleri incelendiğinde; şu sonuçlar görülmektedir:
Sivil Toplum Kuruluşlarının İllere Göre Dağılımı
Statüler | İstanbul | Ankara | İzmir | Diğer | Türkiye | % |
Dernek | 383 | 264 | 149 | 967 | 1763 | 55,5 |
Vakıf | 194 | 116 | 38 | 142 | 490 | 15,4 |
Sendika | 9 | 3 | 9 | 22 | 43 | 1,4 |
Meslek Odası | 22 | 37 | 40 | 290 | 389 | 12,2 |
Kooperatif | 26 | 38 | 13 | 140 | 217 | 6,8 |
Sanayi – Ticaret Odası | 3 | 3 | 5 | 93 | 104 | 3,3 |
İnisiyatif | 7 | 2 | 1 | 7 | 17 | 0,5 |
Platform | 3 | 2 | 2 | 6 | 13 | 0,4 |
Diğer | 39 | 15 | 7 | 81 | 142 | 4,5 |
Tablo 1 ( www.stkrehberi.org )
Konularına Göre Sivil Toplum Kuruluşları ve İllere Göre Dağılımı
Konular İstanbul Ankara İzmir Diğer Türkiye %
Aile Planlaması |
2 |
2 |
0 |
1 |
5 |
0,1 |
Askerlik | 0 | 2 | 0 | 0 | 2 | 0,1 |
BALE, RESİM, HEYKEL, MÜZİK |
2 |
1 |
1 |
3 |
7 |
0,2 |
Balıkçılık | 5 | 1 | 0 | 0 | 6 | 0,2 |
Bilimsel ve Teknik Araştırma |
6 |
2 |
0 |
40 |
48 |
1,4 |
Bilişim | 10 | 9 | 2 | 6 | 27 | 0,8 |
Felsefe ve Psikoloji |
4 |
1 |
1 |
1 |
7 |
0,2 |
FOLKLOR | 6 | 7 | 1 | 7 | 21 | 0,6 |
Fotoğrafçılık | 0 | 2 | 1 | 9 | 12 | 0,4 |
Gençlik | 6 | 14 | 0 | 13 | 33 | 1 |
GÜZEL SANATLAR |
3 |
0 |
0 |
1 |
4 |
0,1 |
Halkla İlişkiler | 2 | 1 | 2 | 0 | 5 | 0,1 |
Mimar Mühendislik |
1 |
0 |
0 |
3 |
4 |
0,1 |
Müzecilik | 6 | 6 | 1 | 13 | 26 | 0,8 |
MÜZİK | 0 | 0 | 0 | 0 | 0 | 0 |
Nüfus ve Aile Planlaması |
4 |
9 |
2 |
2 |
17 |
0,5 |
Psikoloji | 3 | 1 | 0 | 1 | 5 | 0,1 |
Reklamcılık | 0 | 0 | 0 | 1 | 1 | 0 |
Resim ve Heykel |
5 |
4 |
1 |
1 |
11 |
0,3 |
Ruh Sağlığı | 60 | 41 | 17 | 62 | 180 | 5,3 |
Sağlık | 23 | 13 | 6 | 32 | 74 | 2,2 |
SANAT | 2 | 2 | 0 | 0 | 4 | 0,1 |
TİYATRO, OPERA ve BALE |
2 |
1 |
0 |
3 |
6 |
0,2 |
Tablo 2 ( www.stkrehberi.org )
Farklı Konulardaki STK’ların Çıkardıkları Süreli Yayınlar
Konular
Aile |
Gazete | Dergi | Bülten | Broşür | Katalog | Diğer | Baz |
Planlaması | 2 | 2 | 0 | 0 | 0 | 0 | 04.May |
Askerlik | 0 | 1 | 0 | 0 | 0 | 0 | 01.Şub |
Bağımlılık | 0 | 1 | 0 | 0 | 0 | 2 | 03.Şub |
BALE, RESİM, HEYKEL, MÜZİK |
0 |
0 |
0 |
1 |
0 |
0 |
01.Tem |
Eğitim | 1 | 1 | 0 | 0 | 0 | 0 | 02.May |
EĞLENCE | 39 | 39 | 2 | 4 | 2 | 12 | 98/293 |
FOLKLOR | 3 | 1 | 0 | 2 | 0 | 1 | Tem.21 |
Fotoğrafçılık | 4 | 0 | 0 | 1 | 0 | 0 | 05.Ara |
Gençlik | 5 | 7 | 1 | 0 | 0 | 1 | 14/33 |
GÜZEL SANATLAR |
1 |
1 |
0 |
0 |
1 |
0 |
03.Nis |
Halkla İlişkiler | 1 | 1 | 0 | 0 | 0 | 0 | 02.May |
Halk Eğitimi | 1 | 0 | 0 | 0 | 0 | 1 | 02.Ağu |
Kültür | 1 | 1 | 0 | 0 | 0 | 0 | 02.Tem |
Kütüphanecilik | 3 | 9 | 1 | 0 | 0 | 0 | 13/16 |
Mimar Mühendislik |
0 |
0 |
0 |
0 |
0 |
1 |
01.Nis |
Müzecilik | 3 | 2 | 0 | 0 | 0 | 0 | May.26 |
MÜZİK | 0 | 0 | 0 | 0 | 0 | 0 | 0/0 |
Sağlık | 9 | 10 | 0 | 1 | 2 | 7 | 29/74 |
SANAT | 1 | 0 | 0 | 0 | 0 | 0 | 01.Nis |
Sosyal Bilimler |
1 |
1 |
0 |
0 |
0 |
0 |
02.Eki |
Sosyal Güvence |
0 |
0 |
0 |
0 |
0 |
0 |
0/4 |
Sosyal Hizmetler |
9 |
15 |
1 |
2 |
1 |
0 |
28/69 |
TİYATRO, OPERA ve BALE |
1 |
1 |
0 |
0 |
0 |
0 |
02.Haz |
Topluluk Dayanışması ve Dostluk |
9 |
16 |
0 |
7 |
1 |
0 |
33/180 |
Turizm ve Tanıtım |
4 |
3 |
0 |
2 |
0 |
2 |
Kas.28 |
Tablo 3 ( www.stkrehberi.org )
Tabloların Yorumlanması
Tablo 1 e göre; Türkiye genelinde, sivil toplum kuruluşlarının %55i derneklerden oluşmaktadır. Dernekleri %15.4 ile vakıflar, %12.2 ile meslek odaları, %6.8 ile kooperatifler izlemektedir.
Tablo 2 ye bakıldığında; müzik ile direkt olarak ya da dolaylı olarak bağlantı kurulabilecek 6 konu başlığı bulunmaktadır. Bu başlıklar, listedeki sırasıyla;
- Bale, Resim, Heykel, Müzik
- Folklor
- Güzel Sanatlar
- Müzik
- Sanat
- Tiyatro, Opera ve
Tablodaki konu başlıkları çok daha fazla olup; bildiri için sadeleştirilmiştir. Yukarda sayılan müzik ile ilgili başlıkların Türkiye genelindeki oranını da sırasıyla sayacak olursak; %0.2, %0.6, %0.1, %0, %0.1, %0.2 gibi inanılmaz düşük rakamlar karşımıza çıkmaktadır. Uzun yıllardır İstanbul’da yaşayan bir akademisyen olarak müzik alanına dair bu rakamların gerçekle hiçbir alakasının olmadığını bir gözlem olarak gönül rahatlığıyla iddia edebilirim. Bu noktada karşımıza başlıca üç sorun çıkmaktadır.
- Bu oranlar, gerçek rakamları yansıtmamakla birlikte; müzik alanındaki akademikleşme, sorunlara sahip çıkma ve müzik alanındaki akademisyen kişi ve kurumların kendi konularına ilgisizliğine dair ciddi ipuçları sunmaktadır.
- Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı; oldukça geniş imkanlarla çalışan güçlü bir kuruluş olmasına karşın, detaylı bir araştırma yapmadan, birkaç gazete ilanı ile yetinerek; ilgili kuruluşların müracaatını beklemiştir. Oysa; söz konusu kuruluşun hiç olmazsa İstanbul, Ankara ve İzmir’de yapacağı detaylı bir araştırma; müzik alanındaki sivil toplum kuruluşlarına dair çok daha gerçekçi rakamlar sunulmasını sağlayabilirdi.
- Ayrıca; tabloda, “müzik” başlığının dolaylı ve dolaysız olarak birkaç yerde karşımıza çıkması da konuyla ilgili sağlıklı yorum yapmayı güçleştirmektedir.
Süreli yayınlara dair verilerin sunulduğu Tablo 3 e göre; “Bale,Resim, Heykel, Müzik” kategorisinde 1 adet broşür; “Folklor” kategorisinde 3 adet gazete, 1 adet dergi, 2 adet broşür ve bir adet “diğer” ; “Güzel Sanatlar” kategorisinde 1 adet gazete, 1 adet dergi ve 1 adet katalog ; “Müzik” kategorisinde yine “0” ; “Sanat” kategorisinde 1 adet gazete; “Tiyatro, Opera, Bale ve Müzik” kategorisinde 1 adet gazete ve 1 adet dergi yer almaktadır. Öte yandan; aynı tablonun “Eğlence” kategorisinde 39 adet gazete, 39 adet dergi, 2 adet bülten, 4 adet broşür, 2 adet katalog ve 4 adet “diğer” yer almaktadır.
Yukarda yer alan rakamlardan yola çıkarak;ülkemizi tüm dünyada, üstelik tam da Atatürk’ün öngördüğü biçimde; yani gelenekten kopmadan geleceğe uzanarak büyük bir başarıyla temsil eden piyanist besteci Fazıl SAY’ın bir yorumunu anımsayabiliriz ( Say, 1999 ): “Aslında gelişkin ülkelerde bile düzeysiz pop egemendir. Çünkü heryerde satış başta gelir. Şu farkla ki satış yani {money} dedikleri tavanlara sıçrarken, klasik müzik biraz olsun gözetilir. Bizde ise {soylu duygular}gerçeğinin akla getirilmesi pek görülmüş değildir. Açık konuşalım; bir ülkede her önüne gelene sanatçı denirse sanatsal norm mu kalır?… Sanat ile yığınları hedefleyen eğlence arasında sınır tanınmazsa ve bu ikisi aynı kefeye konarak ünvanlar dağıtılıp arlı ile arsız; hırlı ile hırsız eşitlenmeye kalkılırsa; kültürün de müziğin de köküne kibrit suyu dökülmüş demektir…”
Bir başka kaynakta yer alan tabloya da değinecek olursak( Capital, Nisan 1999 )
Tablo 4 ( Türkiye Profili )
Sivil toplum kuruluşlarına üyelik konusunda 1993 ten 1997 ye kadar bir azalma olduğu gözleniyor. Bu bağlamda; eğitim ya da sanat gruplarına üyelik oranı da %0.8 den %0.5 e yani neredeyse yarı yarıya düşmüş.
Müzik Alanındaki Sivil Toplum Kuruluşları
Bu başlık altında resmi kurum ve kuruluşlar ile herhangi bir resmiyet taşımamakla birlikte pratikte varlığını sürdüren bazı kurum ve kuruluşları sıralamak mümkündür:
- Yalnızca müzik alanında faaliyet gösteren ya da çeşitli faaliyetlerinin arasında müziğin de yer aldığı resmi dernek ve vakıflar ( Sevda-Cenap And Müzik Vakfı, Türk Musikisi Vakfı, Üsküdar Musiki Cemiyeti, Müzik Eğitimcileri Derneği, İTÜ-TMDK Mezunları derneği vb. )
- Müzik, müzik eğitimi vb alanlardaki internet grupları (muzikegitimcileri.net vb.)
- Anadolu’nun her yerinde yılın değişik zamanlarında gerçekleşen geleneksel
şenlik vb. etkinlikler
- Özellikle köylerde aşık kahvelerinde gerçekleşen yarışma vb. etkinlikler
- Halk Eğitim merkezleri ya da resmi-gayrıresmi olarak açılan küçük-büyük müzik eğitim merkezleri
- Özel şirketlerin orkestra, koro vb. çalışmaları ( Borusan Oda Orkestrası, Akbank, İş Bankası, Yapı Kredi Bankası gibi bankaların kültürel, sanatsal faaliyetler için sürekli olarak tahsis ettikleri mekanlar, Sarkuysan TSM Korosu vb. )
- Son yıllarda yaygınlaşan, üniversitelerin sürekli eğitim merkezlerince gerçekleştirilen müzik çalışmaları,müzik alanındaki başlıca sivil toplum kuruluşu faaliyetleri olarak değerlendirilebilir.
Bu faaliyetlerden kısaca söz edecek olursak;
Müzik Eğitimcileri Derneği; yaklaşık 6 yıllık bir dernek olup merkezi Ankara’dadır. Derneğin bir internet sitesi ( www.muzed.org.tr ) ve üç ayda bir yayınlanan bir dergisi bulunmaktadır. Tüm Türkiye’deki müzik eğitimcilerinin ortak bir platformda buluşmasını hedeflemektedir. Dernek merkezinde yıl boyunca; piyano, gitar, müzik okulu giriş sınavlarına hazırlık vb. faaliyetleri güvenilir* bir şekilde uygun fiyatlarla sunmaktadır.
*Buradaki güvenilir ifadesi önem taşımaktadır.Bu ifadenin neden ve nasıl önem taşıdığı; 5-6-7 Eylül 2005 tarihlerinde,İstanbul Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde tarafımca düzenlenen “1. İstanbul Müzik Öğretmenleri Sempozyumu’nda Saadet Güvenç tarafından sunulmuş olan {Müzik Öğretmeni ve Özel Müzik Kursları} başlıklı bildiride yer alan bazı ifadelerde görülebilir( Güvenç, 2005 ):
“ Bir veli öğrencisine matematik vb. ders aldıracağı zaman; eğitimciyi, kurumu en ince ayrıntısına kadar incelemekte ve seçim yapmaktadır. Oysa müzik dersi ya da kursu söz konusu olduğunda, bu kadar detaylı bir inceleme söz konusu olmamaktadır. Kıyıda köşede açılmış birçok müzik kursu devlet tarafından gözardı edilmekte, buralarda sağlıksız koşullarda, bilimsel olmayan çalışmalar yapılmakta; vergisi ödenmeyen kazançlar elde edilmektedir…Bir araştırmaya göre; İstanbul’da, yalnızca 40 tanesi Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olmak üzere irili-ufaklı yaklaşık 250 müzikevi bulunmaktadır. Dernekler, siyasi partiler, vakıflar, belediyeler, zaman zaman, kendi amaçlarını empoze etme aracı olarak da {müzik kursu} adı altında etkinlikler düzenlemektedirler…Buralarda verilen müzik eğitimleri, çoğunlukla denetimden uzak, sağlıksız ve bazı amaçlara yönelik araç olarak kullanılmakta; öte yandan çoğunlukla ücretsiz olmaları nedeniyle de Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı her türlü teftiş ve denetime tābii kurslar açısından bir tür haksız rekabet oluşturmaktadırlar…”
Yukarda belirtilen görüşler dikkate alındığında; müzik eğitimi veren sivil bir kurumun veli tarafından seçimi esnasında titiz davranmanın gereği ve önemi ortaya çıkmaktadır.
Bir başka kurum örneği olarak Sevda-Cenap And Müzik Vakfı ele alındığında; vakfın bir internet sitesine sahip oluşu ( www.andmuzikvakfi.com ) müzik alanında pekçok nitelikli yayınının oluşu; düzenli olarak sempozyumlar düzenleyişi vb. etkinlikler sayılabilir.
Günümüz teknolojisi gözönüne alındığında müzik alanında bir sivil toplum kuruluşu olarak da; bu kuruluşların kaynaşması, buluşması açısından da en etkin yollardan biri olarak “internet ortamındaki müzik grupları” olarak vurgulanabilir. Örneğin; 1. İstanbul Müzik Öğretmenleri Sempozyumu’nun temel hedef kitlesi İstanbul iken; internet ortamında, sempozyumun www.muzikegitimcileri.net aracılığıyla duyurulması sonucu sempozyuma; İstanbul’un yanısıra, Antalya, Sıvas, Ankara, Çanakkale, Bursa, Bolu, Sakarya ve Ordu’dan da katılımlar olmuş ve sempozyum çok daha işlevsel bir hale gelebilmiştir.
Resim 5
Bir dergi tarafından; 1999 yılında ek olarak verilen yukarda resmi görülen rehber incelendiğinde; ülkemizin, sivil toplum tarafından gerçekleştirilen sanatsal etkinlikler yönünden ne denli zengin olduğu görülebilmektedir.
Resim 6 ( Halıcı, 1981 )
Ozanlık, aşıklık, halk şairliği müesseseleri de birer sivil toplum örgütlenmesi olarak düşünüldüğünde; toplumun müzikâl gelişiminde oynadıkları rol yadsınamayacak kadar önemlidir. Örneğin aşağıda yer alan kaynakta 200 kadar halk şairine detaylı bir şekilde yer verilmektedir. Bu kaynakta yer alan ve almayan halk şairleri; milletin özünden kaynaklanan müziği halka en saf biçimiyle, hiçbir ticari kaygı gözetmeden ileterek önemli bir işlevi yerine getirmektedirler.
Resim 7 ( Kalkan, 1991 )
Halk eğitim merkezlerinin faaliyetleri; her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü’nün denetimi ve yönetiminde yürütülse de, işleyiş bakımından, sivil toplum kuruluşlarıyla büyük benzerlikler göstermekte devlet desteği ve denetiminin söz konusu oluşu buralardaki faaliyetleri çok daha güvenilir kılabilmektedir.
Holding, banka vb. kuruluşların; özellikle büyük şehirlerde kültür-sanat (özellikle de müzik) alanında ayırdıkları bütçe, günden güne artmakta ve bu da halkın nitelikli sanatla günden güne daha çok buluşabilmesine önayak olmaktadır.
Asıl amaçları; bilim ve toplumsal sorunlara bilimsel çözüm üretmek olan üniversiteler de son yıllarda düzenledikleri “Sürekli Eğitim Merkezi” faaliyetleriyle akademik birer halk eğitim merkezi işlevini üstlenmiş durumdadırlar. Bu yönleriyleüniversiteler hem bütçelerine destek sağlamakta hem de güvenilir , nitelikli sanat eğitimini birer sivil toplum kuruluşu görünümüyle sunmaktadırlar.
TRT İstanbul Çocuk Korosu Şefi Prof. Dr. Yücel ELMAS’a Göre…
Bildiri açısından TRT Çocuk Korosu şefi Prof. Dr. Yücel ELMAS’ın aktardığı bilgiler oldukça önemlidir. Çünkü ülkemiz nüfusunun yaklaşık üçte biri çocuklardan oluşmaktadır ve onların nitelikli müzik eğitimi alabilmesi; Türkiye’nin, gelecekte Atatürk’ün de öngörüleri doğrultusunda müzik toplumu olabilmesi ( küfürlü konuşulmaması, sokaklarına tükürülmemesi, trafik kurallarına saygı duyulması, “dayak”ın asgariye inebilmesi vb. ) yönünde çok büyük önem taşımaktadır. Yücel Elmas’ın aktardığına göre ; örneğin Finlandiya’da, 25 bin nüfuslu bir kasabada 25 adet çocuk ve gençlik korosu yer almaktadır. Bu noktada hemen bir kıyaslama yapmak gerekirse; örneğin Türkiye’nin en geniş imkanlarına sahip İstanbul Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nin henüz bir çocuk ve gençlik korosu bulunmamakta; bu yıl ilk kez kurulmaları yönünde gerekli işlemler tarafımca başlatılmış bulunmaktadır. Yücel Elmas’ın aktardığı rakamlara kilise ve yetişkin koroları da dahil değildir. Elmas’ın ifadesine göre; burada kastedilen korolar, şova yönelik değil halkın müzikalitesinin arttırılmasına yönelik korolardır. Bu koroların yaygınlığı ve işlevselliği sonucunda da toplumda herkes bir şekilde müzik ile bağ kurabilmekte; lüks olmaktan uzak şekilde bireylerin müzik ile kurabildiği bağ da doğal olarak “müzik toplumu” olabilme sonucunu beraberinde getirmekte ve toplumsal yaşam kalitesini yükseltebilmektedir.
Aslında konu dönüp dolaşıp; ülke bütçesinde “eğitim” için ayrılan bütçeye gelmektedir. Az önce örnek olarak aktarılan Finlandiya ile Türkiye’nin eğitim için ayırdıkları bütçe, güncel bir istatistik üzerinde incelendiğinde korolar boyutunda karşımıza çıkan fark, eğitime ayrılan bütçe yönünden de açıkça görülebilmektedir.
Resim 8
Yukardaki istatistiğe göre; Finlandiya öğrenci başına 9346 dolar harcar iken Türkiye 697 dolar harcıyor. Bu noktada ve bildiri ile bağlantılı olarak incelenmesi gereken konu; Finlandiya’nın öğrenci başına bu denli büyük rakam harcayabilir hale gelişinde sivil toplum örgütlerinin, müzik eğitimine verilen önem ve destek konusunda oynadığı rol olabilir.
Türk Müziği alanındaki en önemli sivil toplum örgütlerinden biri kabul edilen MÜZDAK’ın başkanı Yrd. Doç Dr. Göktan AY; 2002 yılında Gazi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Avrupa’da ve Türk Cumhuriyetleri’nde Müzik Kültürü ve Eğitimi Kongresi’nde sunduğu bildiri kapsamında ( Ay, 2002 ) MÜZDAK bünyesinde 15 dernek ve vakfın yer aldığını ifade etmektedir. Bu kurumlarda kayıtlı 1000 civarında değişik meslek gruplarına mensup katılımcı yer almakta; yayın ve konser faaliyetleri yaklaşık 10 yıldır kesintisiz olarak “çölleşen ruhumuzu müzikle yeşertelim” sloganıyla sürmektedir. Türk Müziği Günleri aracılığıyla; toplumun her kesiminden katılımcılara, uluslararası festival kuralları ( konser süresi, programı, çalışma disiplini yani provalara katılım vb. ) o güne kadar bu kavramlarla tanışma fırsatı bulamamış gönüllülere ve yakınlarına aktarılabilmektedir.
2003 yılında gerçekleştirilen 10. Türk Müziği Günleri kapsamındaki “Müzik Araştırmaları ve Folklor Derlemeleri Sempozyumu” nun kapanış konuşmasında Göktan AY; “Onuncu ve sonuncu” diyecek kadar bıkkınlığını ve yorgunluğunu ifade etmiştir. Bu, üzerinde titizlikle durulması gereken bir yakınmadır. Yıllardır; sivil topluma katkı yaklaşımıyla ve günden güne artan bir ilgiyle, başarıyla sürmekte olan güzel bir etkinliğin tasarımcısı 10 yılın ardından neden ilk günkü gibi yalnız bırakılmaktadır?!. Bu alanda çaba harcayan akademisyenler dahi yalnız bırakılırsa; sivil toplum içinde yer alan girişimci gençlerin de cesareti kırılabilecektir.
Sonuç ve Öneriler
Toplumun sanatsal gelişimi yönünde samimi çabalar harcayan kişi, kurum ve kuruluşlar her zaman var olacaktır. Önemli olan; bu çalışmaların belli bir vizyon ve misyon doğrultusunda hayata geçirilmeleridir.
Sözü edilen vizyon ve misyonu en sona bırakarak; konumuzla ilgili somut görüş ve öneriler geliştirilebilir:
Sonuçlar:
- Bir toplumun sanatsal gelişiminde “müzik” de en az diğer sanat dalları kadar önem taşımaktadır. Hatta Mustafa Kemal ATATÜRK; “müzik”i güzel sanatların en önünde yer alması gereken alan olarak öngörmüştür.
- Ülkemizde “müzik” ve “müzik eğitimi” konularında yeterli bilinç henüz oluşmamıştır. Böyle bir bilincin oluşması yönünde sivil toplum kuruluşlarına önemli bir rol ve sorumluluk düşmektedir.
- Ülkemizde müzik alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerine dair sağlıklı bir veritabanı mevcut değildir.
- Ülkemizde; genel anlamda “eğitim”e ve ona bağlı olarak “müzik eğitimi”ne ayrılan bütçe son derece
- Ülkemiz dünyadaki en genç nüfuslardan birine sahiptir ve bu genç nüfus; ülkemizin gelişmesini istemeyen dahili-harici bedhahlarca potansiyel bir tehlike olarak görülmektedir. Söz konusu iç ve dış düşmanlar; bu genç nüfusun gelecekte medeni bir toplum oluşturamaması yönünde; medya başta olmak üzere her yolu kullanarak “müzik” aracılığıyla da “kültür emperyalizmi” planlarını uygulamaya koymaktadırlar.
- Ülkemizde; genel anlamda aileler, çocuklarının “müzik eğitimi ve donanımı” konusunda matematik vb. konularda gösterdikleri titizliği göstermemekte; bir anlamda “çocuklarının müzik eğitimi”ni şansa bırakmaktadırlar.
- Müzik alanında sivil toplum örgütlerinin ( orkestra, koro vb. ) oluşturulması, geliştirilmesi yönünde özel sektörün gereğince aktif olmadığı gözlenmektedir. Bu konudaki yük; hala büyük ölçüde devletin üzerinde gözükmektedir.
- Müzik alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin belli bir kalite standardının bulunması yönünde yeterli denetim söz konusu değildir.
- Mevcut durumlarıyla; ülkemizde, müzik alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin, Türk toplumunun sanatsal gelişimine kalıcı, Atatürk’ün “sath-ı müdafaa” yaklaşımı düzeyinde bir katkı sağlayabilmeleri hayli zor görünmektedir.
- Sayısal verilerden yola çıkılarak ülkedeki devlet sanatçıları ( yaklaşık üç-dört bin kişi ); müzik öğretmenleri ( yaklaşık beşbin kişi ) ve bir de bando astsubayları düşünüldüğünde; sayılan meslek mensuplarının her biri bireysel olarak sivil toplum faaliyeti şeklinde topluma katkı sağlayabilse önemli gelişmeler sağlanabilir; ancak iletişimsizlik öylesine ileri düzeydedir ki örneğin 950 müzik öğretmeninin görev yaptığı İstanbul’da herhangi bir müzik öğretmenine İstanbul’daki müzik öğretmeni sayısı sorulduğunda; 200- 300 yanıtları dahi alınabilmektedir.
Konuyla ilgili bazı öneriler sıralayacak olursak;
- “Müzik”in bir toplum için; “eğlence” den öte o toplumun topyekün gelişiminde en önemli unsurlardan biri oluşu özellikle medya aracılığıyla çok etkin biçimde vurgulanmalıdır.
- Okullarda müziğin teorik eğitiminden önce ve yanısıra “toplumsal müzik zevki ve bilinci” vurgulanmalıdır.
- En kısa sürede; müzik alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına dair gerçekçi bir veritabanı oluşturulmalıdır.
- Örgün eğitim kapsamında verilemeyen “müzik bilinci ve eğitimi”nin yaygın eğitim kapsamında, özellikle de sivil toplum kuruluşlarınca planlı-programlı şekilde verilebilmesi yönünde gerçekçi ve güvenilir projeler üretilmelidir.
- Uzmanlar tarafından; “müzik aracılığıyla kültür emperyalizmi” tehdidinin boyutları tesbit edilmeli gereken önlemler alınmalıdır. Bu konuda özellikle “medya” sıkı bir takibe alınmalı gereken yaptırımlar objektif biçimde hayata geçirilmelidir. Basın özgürlüğünün kapsamı Hiç kimsenin “basın özgürlüğü” maskesinin ardına sığınarak dünyanın en genç nüfuslarından biri olan Türk Gençliği’ni “kültür emperyalizmi”ne sürükleme hakkı yoktur.
- Ailelerin “sanat” ve “müzik” konularında bilinçlendirilmelerine yönelik etkinliklerin sayısı arttırılmalı ve bu etkinlikler; deyim yerindeyse, ailelerin ayağına kadar gitmelidir. Özellikle bu konu acil bir devlet desteği gerektirmektedir. Bu konuda yapılacak yatırımlar; kesinlikle toplumsal yarar olarak geri dönecektir.
- Özel sektör; okul, fabrika vb. açarken gördüğü teşviği hatta daha fazlasını müzik alanında sivil toplum örgütleri oluştururken de gördüğü takdirde uzun vadede bu konuda devletin üzerindeki yük de büyük ölçüde hafifleyecektir.
- Toplam Kalite Yönetimi yaklaşımıyla; müzik alanındaki sivil toplum kuruluşlarının belli standartlara sahip olması sağlanmalı; bu konuda çözüm odaklı öneriler geliştirilirken kuruluşlara yeterli ve gerekli rehberlik hizmetleri ücretsiz olarak devlet tarafından sunulmalıdır. Aksi takdirde bu konu da birilerinin rantı haline
- Müzik alanındaki sivil toplöum faaliyetleri; planlı, programlı olarak ülkenin her yerine ihtiyaçlar oranında yaygınlaştırılabilmelidir (Bildiri metninde yer alan; Finlandiya’da 25 bin nüfuslu kasabada 25 adet öocuk ve gençlik korosunun bulunuşunu anımsamakta yarar )
- Korolarda, orkestralarda vb kurumlarda yer alan devlet sanatçılarının; konservatuarlarda ve eğitim fakültelerindeki öğretim elemanlarının; müzik öğretmenlerinin; bando astsubaylarının; kendilerine bir yaptırım uygulanmadan, müzik alanında birer sivil toplum önderi oluşları hissettirilebilmeli ve bu duyguyla herbirinin kendi yakın çevrelerinde nitelikli birer “müzikâl sivil toplum hareketi” ( Göktan Ay örneğinde olduğu gibi… ) başlatmaları özendirilmeli, Gönüllü olarak; kendi yakın çevresinde bir müzikâl yapılanma geliştiren bu gibi devlet görevlilerine faaliyet raporlarına bağlı olarak kademe, derece vb. artışı sağlanarak bu çalışmalar ödüllendirildiği takdirde çalışmalar yaygınlaşabilecek ve kısa süre içinde; devlet memuru sivil toplum önderlerinin yetiştirdiği kurumlardan devlet memuru olmayan sivil toplum örgütü liderleri yetişebilecek; devlet memurları da asli görevlerinin yanısıra toplumsal açıdan çok yararlı bir misyonu gerçekleştirmiş olacaklardır.
- Tüm medya kuruluşları ( Gazete, radyo, televizyon vb. ) da etkin kamuoyu oluşturan birer sivil toplum kuruluşu oluşlarının bilinciyle; toplumun sanatsal gelişimini, ticari kaygılarının yanısıra biraz daha fazla gözönünde bulundurmak zorundadırlar. Çünkü eğer bugün gereken önlemleri almazlarsa; yarın, en büyük yaratıcılarından oldukları yozlaşmış sanat ortamı kendi ticaretlerini de Yani yalnızca ticari düşünseler dahi, toplumun sanatsal gelişimini desteklemek durumundadırlar.
Tüm ifadeleri; belli bir vizyon ve misyon başlığı altında toplayacak olursak:
Vizyon: Atatürk’ün öngörüleri doğrultusunda; “hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” yaklaşımıyla, güzel sanatların en önünde yer alması; özünden kopmadan çağın dinamizmine uygun biçimde tüm dünyada hakettiği yere ve öneme sahip olabilmesi doğrultusunda ele alınması gereken “müzik” olgusunun, sivil toplum kuruluşlarınca gereğince ve sürekli olarak sahiplenileceği bir ortam yaratmak. Varolan ve gelecekte varolacak müzik alanındaki sivil toplum kuruluşlarının; toplumun sanatsal gelişimine dair üstlendikleri büyük sorumluluğun bilincine varmalarını sağlamak
Misyon: Müzik alanındaki sivil toplum kuruluşlarının nitelik ve niceliklerinin artmasıyla oluşacak olan dinamik yapı; toplumda nitelikli sanatın daha yaygın ve etkin olmasını sağlayabilecek ve ülkemizin çağın dinamizmine uygun medeni bir ülke olarak sonsuza dek varlığını sürdürebilmesi yönünde en büyük güvencelerden birini oluşturacaktır.
Sempozyumda emeği geçen tüm kişi ve kurumlara; ayrıca bidirime gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederim. Saygılarımla.
KAYNAKÇA
- Almelek, Alper ( 2004 ), İşte Kahkaha, İstanbul: Alfa Yayınları, s: 83
- Ay, Göktan ( 2002 ), “Sivil Toplum Örgütlerinin Müzik Eğitimi ve Müzik Kültürüne Katkıları”, Uluslararası Avrupa’da ve Türk Cumhuriyetleri’nde Müzik Kültürü ve Eğitimi Kongresi’ne sunulan bildiri, Ankara: Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi, s: 214-219
- Campbell, Don ( 2002 ), Mozart Etkisi, İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık, s:20
- Halıcı, Feyzi ( 1981 ), Saz Şairlerinin Diliyle Atatürk, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, sayfa: 245
- Kalkan, Emir ( 1991 ), Türk Halk Şairleri Antolojisi, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları
- Kütahyalı, Önder ( 2004 ), “Bir Panelin Düşündürdükleri”, İstanbul: Orkestra Dergisi, sayı: 356, sayfa: 8
- Özeren, Alp ( 2002 ), Kişisel Anket Çalışmaları, İstanbul
- Say, Fazıl ( 1999 ), Uçak Notları, Ankara: Müzik Ansiklopedisi Yayınları, s: 159-160
- Zekeriya Beyaz ile röportaj ( 05.09.2004 ), Röportajı yapanlar: Reha Muhtar ve Balçiçek Pamir, İstanbul: Sabah Gazetesi
- Sivil Toplum Kuruluşları Rehberi ( 1996 ), Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul
- Türkiye Profili ( Nisan 1999 ), İstanbul: Capital Dergisi Eki, sayfa: 18
- Türkiye Şenlik ve Festivaller Rehberi ( 1999 ), İstanbul: Ekonomist Dergisi Eki
- “Eğitimde Sınıfta Kaldık” ( 24.04.2005 ), İstanbul: Akşam Gazetesi
- muzed.org.tr
- muzikegitimcileri.net
- stkrehberi.org